Saturday, August 25, 2012

Kendimden Caymam Lazım


Yüzündeki boyalarla kimin resmini yapmaktasın...
Mutlaka manalı bir çift göz de yap seni hatırlatsın.
                                                                   Muhammet İkbal

Off Allahım……….
Neden her anlamın,kavramın bir ismi var. Neden her isim bir kalıpmış gibi geliyor bana.
Kalıpta yaşamaktan tiksindim, içtiğim şeye su demek o içeçeği aslında su denen bir isme sıkıştırmakmış gibi. O içeçeğin aslında 2H ve bir O dan daha fazla ayrıntısı,anlamı var ama biri ona su dedi ve biz yitirdik ona daha farklı bakmayı. Artık yoğurdu kabında değil, bardakta tatmak istiyorum. Hayır hayır bardakta da değil ben yoğurdu çiğneyebilmek sanki kocaman parçalarmış gibi önce küçük azılarımla öğütebilmek sonra kesici dişlerimle parçalamak istiyorum. Aslında bir yoğurt hakkında böyle, daha önce başkası tarafından düşünüldüğünü düşündüğümde, düşünen adamı düşlemeyi; bir öncekinden hep daha farklı olmayı istiyorum.
Tanrım aslında ben senin gizlediklerini bulmayı istiyorum. Milyon yıllarca süren bu gelenekte, halen kalıplaşmamış bir ipucu bulmayı istiyorum. Sanırsam detaylarda geziyorum ama bir o kadar da detaylarda gizlenmeyi, aranmayı bekliyorum.
Her şey değil ama çok şey o kadar sıradan ki, “Sıradanlığa” belki tek hamlesiyle tüm düzeni bozan karınca sürüsündeki asi karınca kadar haykırmak ve isyan etmek istiyorum. Sıranın en önündeki tüm içgüdüsüyle bizi her seferinde doğru kaynağa götürüyor ama ben içgüdülerimden sıkıldım. Hiç kullanmak zorunda kalmadığım o küçücük beynimle kimseye zarar vermeden sıranın en arkasına geçip ilk durakta inmeyi ve o sürüye bir daha dönmemeyi istiyorum.
Ben sürüsünden ayrılmış bir karıncayken, bazen Romeo olmayı istiyorum. Sıkılmıyor da değilim istemekten, ama istemenin yüzsüzlüğünü sonuna kadar kullanıp hiç olmadık anda tarumar olmayı da istiyorum. Acı çekmek hiç kuşkusuz olgunlaştırıyor insanı, acı çekip mutlu olmayı özlüyorum.
 Yitenlerin ardından en fazla bir damla gözyaşına sığınıp içimi sil baştan yeniden inşa etmeye hazırlanıyorum, hazırım.
Nedendir tanrım bilmiyorum ama ben olgunlaşmadan bir durak önce aşk denilen o ayakkabılardan bir  “çift” olup bedenin değil ruhun altında gezinmek istiyorum. Bağcıklarım çözük kalsın, sıkmasın beni beraberken de nefes alabileyim. Bir çorap gibi hep içimde kalsın bütünleşsin içimde. Her şey içimde kalsın ki ben çamurlardan geçerken o hep beyaz kalsın böylece içimde.
Rengim de önemli değil aslında. Ben içimdeki çorapla aynı renk olsam ne olur ki. İstiyorum ki o çok terleyip renk verdiğinde bile renk verenin ben olduğumu sansınlar, ne fark eder aynıysa gözyaşlarımızın rengi.